ABD ve AB’nin açıktan destek verdiği bu ihtilali Rusya yönetimi, kendi çıkarları için bir tehdit olarak görmüştü. Zira, hem Ukrayna Rusya’nın yanıbaşında yer alıyordu, hem de Rus Karadeniz Filosu, Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’nın Sivastopol Deniz Üssü’nden, kira yoluyla yararlanıyordu ve ihtilalle gelen yeni yönetimin Rusya’ya “sözleşmeyi feshediyoruz, çıkın buradan” deme ihtimali, gayet yüksekti. Bu nedenle Rusya, ihtilali yapanların daha gözlerini açmasına imkan vermeden, Kırım’da çoğunluğu oluşturan Rus nüfusun desteğini de alarak, Kırım’ı ele geçiriverdi. Hemen ardından da, Donetsk ve Lugansk’ta (Donbas’ı oluşturan iki il), Rus yanlısı ayrılıkçılar, Rusya’dan aldıkları destekle, Ukrayna yönetimine karşı çatışmaya girdi. Rusya, o dönemde Batı yaptırımlarına karşı bugünkü kadar güçlü olmadığı için, Rusya yönetimi, Ukrayna’ya doğrudan taarruz edip uluslararası kamuoyu nezdinde açık işgalci durumuna düşmekten çekinmiş, bunun yerine, Ukrayna’nın güney ve doğu illerinde Rus yanlısı kesimlerin kendi illerinde “halk cumhuriyeti” ilan etmelerini sağlayıp onların davetiyle girmeye hazırlanmıştı. Nitekim, Donetsk ve Lugansk dışında, Rus yanlısı eğilimlerin nispeten güçlü olduğu Odesa, Nikolayev, Harkov, Herson, Zaporojye illerinde de yerel “halk cumhuriyetleri” ilan edilmiş, fakat buralarda Ukrayna yönetimi, kısa sürede durumu kontrol altına almıştı. Ancak Donetks ve Lugansk’ta Rus destekli ayrılıkçılarla Ukrayna güvenlik güçlerinin çatışması, 2022’ye kadar sürecekti, taa ki, Rusya buralara açıktan taarruz edene kadar. Dolayısıyla 2014 yılı, Rusya – Ukrana Savaşı’nın da temelinin atıldığı yıl olarak kabul edilir.
On yıl önceki ihtilale gelecek olursak: Dönemin Cumhurbaşkanı Yanukoviç, yolsuzluklarıyla ve çeşitli baskılarıyla, toplumun pek çok kesiminin tepkisini çekmişti (yani bu ihtilal, sadece dış etkenlerle açıklanamaz). Ancak ihtilali ateşleyen neden, Yanukoviç’in AB ile Gümrük Birliği anlaşması imzalamaktan son anda (Putin’in baskısıyla) vazgeçmek zorunda kalmasıydı. Meydanlara dökülenler, çoğunlukla, Batı yanlısı kesimlerdi ve Batılı ülkeler, bu ihtilalcilere açıktan destek vermişti. Yanukoviç, 2014 başında, mitingleri yasaklamıştı. Eğer bu karar antidemokratik ise, o zaman Batılı ülkelerin yapabileceği şey, bu kararı protesto etmek olurdu. Fakat ABD, bunun çok daha ötesine geçmiş ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, Kiev’de yasaklı mitingleri ziyaret edip protestocularla sohbet etmiş, onlara sembolik bir jest olarak kurabiyeler dağıtmıştı. Dönemin Başkan Yardımcısı Biden da, kendi anılarında yazdığı üzere, Yanukoviç’e telefon açıp iktidardan çekilmesini söylemişti. Nuland, ihtilalden bir yıl kadar sonraki açıklamasında, ABD’nin Ukrayna’da 2004 ve 2014 ihtilalleri döneminde, “demokratikleşme” için 5 milyar dolar kaynak ayırdığını söylemişti.
İşte bu Victoria Nuland, geçen hafta yine Kiev’e geldi. Yaptığı açıklamada, bu yıl Putin’e “güzel sürprizler” hazırlayacaklarını söylüyor. Nuland’ın gelişinin bir diğer nedeninin de, Ukrayna’daki bazı iç sürtüşmelerin önüne geçmek olduğu söyleniyor. Ukrayna yönetiminin ABD ile ilişkisini, haftaya daha ayrıntılı yazarız.
[email protected]